İsrail Güvenlik Servisi (Şin Bet) Başkanı Ronen Bar, 1972’de Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen Olimpiyat Oyunları sırasında İsrailli sporcuların öldürülmesine ülkesinin verdiği tepkiyi hatırlattı.
O dönemde, Münih operasyonunun failleri ‘Kara Eylül’ örgütünün üyeleriydi ve onların bu meşhur operasyonu, İsrail’in dünya çapında birçok Filistinliyi hedef alan bir dizi misilleme amaçlı suikastına yol açmıştı.
Ronen Bar, “Kabine bize Hamas’ı ortadan kaldırma hedefini koydu. Bunu yapmaya kararlıyız. Hamas üyelerini Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’da, Türkiye’de, Katar’da her yerde takip edeceğiz. Bu birkaç yıl sürecek ama yapacağız” dedi.
1972 Münih Katliamı’na İsrail’in sert ve acı verici tepkisi yıllar sürdü.
Misilleme operasyonları, Filistin Kurtuluş Örgütü’nden (FKÖ), El Fetih’e, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) ve İslami Cihad’a kadar Filistinli grupların en iyi gençlerini kaybetmesine neden oldu.
İsrail’in bu tepkisinde uyguladığı yöntemler, hedefler ve coğrafyası Paris, Roma, Beyrut ve Tunus arasında farklılık gösterdi.
İsrail son olarak, 2 Ocak’ta Beyrut’un güney banliyölerinde Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri’ye hava saldırısıyla suikast düzenledi.
Şarku’l Avsat’ın aktardığına göre, Aruri suikastından başlayarak, İsrail’in 1970’lerden bu yana gerçekleştirdiği en ünlü suikastlar şöyle;
SALİH ARURİ
Hamas Siyasi Bürosu Başkan Yardımcısı Salih Aruri, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından 88 gün sonra, dün İsrail’in Beyrut’un güney banliyösünde Filistin hareketinin bir ofisini hedef alan saldırısında öldürüldü.
İsrail, Hizbullah’ın kalesine düzenlenen operasyona ilişkin yorum yapmadı.
Ancak İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, düzenlediği basın toplantısında, Aruri’nin öldürülmesiyle ilgili doğrudan yorum yapmadan, “Ordu, savunma ve saldırıda alarma geçti. Tüm senaryolara hazırlıklıyız” diye konuştu.
Lübnanlı bir güvenlik kaynağı, İsrail’in saldırısında Aruri’nin yanı sıra bazı arkadaşlarının da öldürüldüğünü söyledi, ancak herhangi bir sayı belirtmedi.
Başka bir güvenlik kaynağı da aynı bilgiyi doğruladı ve vurulan binada iki katın yanı sıra en az bir arabanın da hasar gördüğünü açıkladı.
İzzeddin el Kassam Tugayları’nın kurucularından olan Aruri, 15 yıl İsrail hapishanelerinde kaldıktan sonra 2010 yılında sınır dışı edildi.
Aruri, diğer bazı Hamas liderleriyle birlikte Lübnan’da yaşıyordu.
İsrail ordusu, Ekim ayında işgal altındaki Batı Şeria’daki Aruri’nin Arura kasabasındaki evini yıktı.
Lübnan Başbakanı Necib Mikati, İsrail’in Hamas ofisini vurmasını ‘İsrail’in Lübnan’ı yeni bir çatışmaya sokmayı amaçladığı bir suç’ olarak değerlendirdi.
Mikati ayrıca, Dışişleri Bakanı Abdallah Buhabib’e, Beyrut’a saldırı düzenleyen İsrail’i Birleşmiş Milletler’e (BM) şikayet etme talimatı verdi.
Lübnan ile İsrail arasındaki sınır, İsrail ordusu ile İran’a yakın ve Hamas’ı destekleyen Hizbullah arasında neredeyse her gün saldırı olaylarına tanık oluyor ve bu da savaşın genişleyeceğine dair korkuyu artırıyor.
GASSAN KANAFANİ
Gassan Kanafani, İsrail’in Arap aydınları arasında en ünlü kurbanı ve FHKC’nin simgelerinden biriydi.
8 Temmuz 1972’de Beyrut’ta arabasının tamponunun arkasına yerleştirilen patlayıcıyla öldürüldü.
Suikast, Münih operasyonundan aylar önce, iki ay önceki Lod Havalimanı operasyonuna yanıt olarak gerçekleşti.
Lod Havalimanı operasyon, FHKC tarafından finanse edilen Japon Kızıl Ordusu militanları tarafından gerçekleştirilmişti.
VAİL ZUAYTER
Zuayter, 70’li yılların en ünlü ikinci kurbanıydı.
16 Ekim 1972’de, FKÖ temsilcisi olarak çalıştığı İtalya’nın başkenti Roma’da suikasta kurban gitti.
Münih operasyonuna tepki olarak, bir Mossad görevlisinin 11 kurşunu ile yaşamını yitirdi.
İsrail’in Nablus’ta defnedilmesine izin vermemesi üzerine, naaşı Yermuk kampına defnedilmek üzere Şam’a nakledildi.
MAHMUD HEMŞERİ
Hemşeri, Fetih’in en parlak gençlerinden biri ve FKÖ’nün Paris’teki temsilcisiydi.
Fransa’nın başkenti Paris’in merkezdeki evinde telefonuna yerleştirilen patlayıcıyla öldürüldü.
Hemşeri ilk olarak, İtalyan gazeteci olduğunu iddia eden bir Mossad ajanı tarafından röportaj talebiyle evinden çıkarıldı.
O yokken evine bomba yerleştirildi. 8 Aralık 1972’de eve girdiği sırada bomba patlatıldı.
Ağır yaralanarak hastaneye kaldırılan Hemşeri, 9 Ocak 1973’te hayatını kaybetti.
İsrail, onu Kara Eylül örgütüne katılmak ve örgütün Fransa’daki şubesine başkanlık etmekle suçladı.
KEMAL ADVAN, KEMAL NASIR VE MUHAMMED YUSUF EN-NECCAR
Bu üç kişi, İsrail’in 10 Nisan 1973’te gerçekleştirdiği ünlü komando operasyonunda öldürüldü. Hepsi Münih’teki saldırıya katılmakla suçlanıyordu.
Kemal Advan, Fetih Merkez Komitesi’nin üyesi ve Batı Şeria’daki operasyonların lideriydi.
Kemal Nasır, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Sözcüsü ve Filistin es- Sevra (Filistin Devrimi) dergisinin Yazı İşleri Müdürüydü.
El Fetih Hareketi Yürütme Komitesi üyesi olan Ebu Yusuf en-Neccar da, İsrail tarafından iki arkadaşıyla birlikte gözetim altına alındı.
18. yüzyılda bölgede yaşayan İngiliz aristokrat Hester Stahope’un hayatı hakkında bilgi toplamak gerekçesiyle Beyrut’a gönderilen Mossad ajanı, Filistinli liderlerin Verdun Caddesi’ndeki binasının karşısında bir daire kiraladı, pencerelerinden onları izledi, tüm hareketlerini kaydedip fotoğrafladı.
9 Nisan 1973 gecesi, sürat tekneleriyle Beyrut kıyılarına çıkan komandolar, ertesi sabah erken saatlerde suikastları gerçekleştirdi.
Bunların arasında, yıllar sonra İsrail hükümetinin başbakanı olan Ehud Barak da vardı.
Neccar, Advan ve Nasır’a çok yakın bir binada yaşıyordu.
Neccar, karısıyla birlikte yatak odasında vuruldu, Advan ise vurulmadan önce tüfeğiyle karşılık verdi.
Nasır da masasındaydı ve o da öldürülmeden önce suikastçılara ateş etmişti.
VADİ HADDAD
FHKC kurucularından ve Filistin direnişinin tarihi sembollerinden biriydi.
28 Mart 1978’de bir çikolata kutusunun içine yerleştirilen zehirle, alışılmadık bir suikast sonucu öldürüldü.
İsrail onu, Haziran 1976’da Paris ile Tel Aviv arasındaki uçuş sırasında Air France uçağını kaçırarak, rotasını önce Libya’ya, sonra da Uganda’ya çevirmek de dahil olmak üzere birçok eylemle suçladı.
Haddad’ın lösemiden öldüğü söylense de, 2006’da İsrailli araştırmacı Aaron J. Klein, Strikeing Back adlı kitabında Haddad’ın öldürüldüğünü ve bundan yalnızca Mossad’ın sorumlu olduğunu yazdı.
Daha sonra İsrailli araştırmacı gazeteci Ronen Bergman, Klein’i teyit ederek beş yıl önce Haddad’ın aslında bir kutu Belçika çikolatasına yerleştirilen zehirden değil, kullandığı diş macununa yerleştirilen zehirden öldüğünü söyledi.
Mossad’ın zehri, İsrail laboratuvarlarında ürettikten sonra diş macunu kutusuna koyduğunu da sözlerine ekledi.
Haddad, İsrail’e göre Paris ile Tel Aviv arasında çalışan Air France ticari uçağını kaçırma olayının beyniydi. Diş macununa zehir karıştırılarak yavaş yavaş öldürüldü.
ALİ HASAN SELAME
Selame, Yaser Arafat’ın güvenliğinden sorumlu Force 17 olarak bilinen komando birliğinin kurucusuydu.
22 Ocak 1979’da Beyrut’ta suikasta kurban gitti.
Mossad’ın en ünlü liderlerinden biri olan Michel Harari, bir zamanlar ‘Kızıl Prens’ olarak bilinen Selame’yi öldürme operasyonunu üstlenerek, onun hareketlerini izlemesi için Beyrut’a gizli bir ajan gönderdi.
Bu ajan, Lübnan’da Filistin kamplarındaki çocuklarla ilgilenen uluslararası bir sivil toplum kuruluşu için çalıştığını iddia etti.
Selame, annesinin doğum gününe giderken evinin yakınında 100 kilogram patlayıcı yüklü otomobilinin infilak ettirilmesiyle öldürüldü.
Amerikan Üniversitesi Hastanesi’ne yaralı olarak nakledildi ve ameliyata alındı. Ancak hayata tutunamadı.
NACİ EL-ALİ
Ünlü bir Filistinli karikatürist olan 49 yaşındaki el-Ali, 22 Temmuz 1987’de bir Kuveyt gazetesinin Londra ofisinin önünde vuruldu.
Naci el-Ali, 29 Ağustos 1987’de, aldığı yaralardan dolayı hastanede hayatını kaybetti.
İlk soruşturmalar, işgal altındaki Kudüs’ten genç bir Filistinlinin tutuklanmasına yol açtı.
Filistinli genç, önce FKÖ için çalıştığını söyledi, ancak daha sonra Mossad için de çalıştığını itiraf etti. Başka bir deyişle çifte ajandı.
Her iki kuruluş da, Ali’nin suikastıyla ilgili suçlamaları reddetti.
İsrail’in Scotland Yard’la iş birliği yapmaması, Ali’yi öldürmeyi planlayan iki ajanın idarecileri olduğu belirlenen üç diplomatın Londra’dan sınır dışı edilmesine yol açtı.
Dönemin Başbakanı Margaret Thatcher, Mossad’ın Palace Green, Kensington’daki ofisini kapattı.
Bu da, herhangi bir açıklama yapılmadan, bu suçun arkasında İsrail’in olduğuna işaret etti.
HALİL EL-VEZİR
Pek çok kişinin Yaser Arafat’ın ardından liderliği üstleneceğini düşündüğü, Fetih liderlerinin en ünlüsü olan Vezir, 16 Nisan 1988 sabahı Tunus’taki evinde Mossad tarafından öldürüldü.
Onun öldürülmesi, Filistin direnişindeki uzun geçmişine, özellikle de alevleri Aralık 1987’den bu yana hala yanan Birinci İntifada ateşindeki önemli rolüne misilleme olarak gerçekleşti.
İsrail Başbakanı Yitzhak Shamir, Vezir’in öldürülmesini emretti ve görevi 1973 Beyrut suikastlarının sorumlusu Ehud Barak’a verdi.
İsrail komando timi, hava desteğiyle Tunus kıyılarına ulaştı ve Vezir’in ikamet ettiği yere doğru hareket etti.
Tim elemanlarından biri güvenlik görevlisinin yanına geldi, turist olduğunu söyleyerek cebinden bir harita çıkardı ve bir adres sordu.
Güvenlik görevlisi haritaya baktığı sırada öldürüldü.
İsrailliler silahlarla eve girerek, Ebu Cihad dahil olmak üzere onun çok sayıda çalışanı ve arkadaşını öldürdü.
Ebu Cihad, intikam duygusuyla 52 kurşun sıkılarak öldürüldü.
ATIF BSEİSO
FKÖ ile Batılı istihbarat servisleri arasındaki güvenlik irtibat görevlilerinden biriydi.
8 Haziran 1992 akşamı, Fransa’nın başkenti Paris’te suikasta kurban gitti.
Lübnanlı arkadaşlarıyla akşam yemeğinden sonra otele dönerken bir Mossad mensubu onu durdurdu ve kafasına üç el ateş etti.
FETHİ EŞ-ŞİKAKİ
İslami Cihad Hareketi’nin kurucu Genel Sekreteri olan Şikaki, 26 Ekim 1995’te Malta’nın Selime kasabasındaki Diplomat Oteli önünde Mossad tarafından öldürüldü.
İki Mossad üyesi, Libya’dan Şam’a dönerken Şikaki’yi silahla vurup öldürdü.
Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.